Travma ve Travma Aktarımı
Bireyi etkileyen “Travma” nedir? Travma genel anlamda savaş, göç, doğal afet, soykırım, taciz veya kaza gibi olaylar sonrası bireyde görülen duygusal yıkımlardır. Bireyde travmaya sebep olan sadece göç, savaş veya doğal afetler gibi toplumun genelini etkileyen olaylar değildir. Bireyin benliğini sarsan ve bireyde derin hasarlara sebep olan her olay travmadır.
Travma yaşamış bireyde anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları, stres, somatik yakınmalar, kötü alışkanlıklara yatkın olma ve dış dünyadan ilgisini yitirme gibi semptomlar gözlemlenir.
Birey travmaya sebep olan bir olayı doğrudan yaşamadan da travmatize olabilir. Örneğin 6 Şubat Güneydoğu bölgesinde olan depremi yaşamamış ancak medya aracılığıyla deprem haberlerine yoğun bir şekilde maruz bırakılan çoğu bireyde travmatize olmuştur.
Birey, atalarının yaptığı psikolojik ve genetik aktarım yoluyla da travmatize olabilir. Bu durum travma aktarımı olarak bilim insanlarının çalışma konusu olmuştur.
Travma Aktarımı
Bireyi etkileyen travmanın, bireyden sonra gelen yakınlarında da etkili olması durumuna kuşaklar arası travma aktarımı denir. Kuşaklar arası travma aktarımı, psikologların travma çalışmaları ile ortaya çıkmıştır. İkinci dünya savaşı sonrası Yahudi aileleri üzerinde travmayla ilgili psikolojik çalışmalar yapılmıştır. Ebeveynleri soykırıma uğramış çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda bu çocukların soykırım yaşamasalar bile ebeveynleri gibi travmatize oldukları gözlemlenmiştir.
İlk psikolojik travma çalışmaları genellikle savaş, soykırım, terörizm ve doğal afetleri yaşayan bireyler üzerinde yapılsa da zamanla travma çalışmaları aile içi şiddet ve çocuk istismarı gibi konulara da yönelmiştir.
Yapılan çalışmalarda her travmanın kuşaklar arası aktarılmadığı ve bunda da travma aktarımını etkileyen faktörlerin etkili olduğu gözlemlenmiştir.
Travma aktarımını etkileyen faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme tarzı ve tutumları
- Ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin niteliği
- Ebeveynlerin çocuklara travmayı işleme şekli
- Ebeveyn tarafından aktarılan travmayı çocukların nasıl deneyimleyeceği
- Çocuğun kişilik özellikleri
Travma aktarımına örnek verecek olursak:
Örneğin; tacize uğramış ve kendisinin yetersiz olduğu hissettirilmiş bir birey, bu olay sonrasında yeni bir ilişkiye daha kapalı, kontrolcü, şüpheci ve hassas bir yaklaşım gösterir. Ebeveyn olduğunda ise aşırı kontrolcü, şüpheci ve otoriter yaklaşım sergilerken çocuğuna ilgi ve sevgi göstermeyi ihmal edebilir. Aynı zamanda bu birey çocuğuna karşı aşırı bağımlı bir davranım içinde olup çocuğundan sevgi ve ilgi görmek isteyebilir. İleri zamanlarda çocuğun kendisi de ebeveynin yetiştirme tarzından dolayı çevresi ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde bu tür davranışlar sergileyebilir. Böylelikle ebeveynin yaşadığı travmanın kuşaklar arası aktarımı gerçekleşmiş olur.
Kuşaklar arası travma aktarımına maruz kalan bireyde aşağıdaki durumlar gözlemlenir.
- Sebebi belli olmayan sinirlilik hali
- Kaygılı olma
- Acı çekme ve yas durumları
- Rüyalarda kötü olayları tekrar tekrar görme
- Geçmiş kayıplarda kendini sorumlu tutma duygusu
- Yeme ve uyku bozukluğu
- İletişim kurma problemleri
- Stresli olma ve strese daha yatkın olma
- Bireyin kimliğinde ve kişiliğinde ciddi zedelenmeler
Birey, kendi yaşadığı ya da kendisine ebeveynlerince aktarılan travmaları fark etmediği ve çözümlemediği müddetçe travma semptomlarını bir döngü olarak yaşamaya devam edecektir.
Travma Gen Yoluyla Aktarılır Mı?
Kuşaklar arası travma aktarımıyla ilgili çalışmalar, travmanın hem psikolojik hem de biyolojik olarak aktarıldığını kanıtlamıştır. Çocuklara genler aracılığıyla travma aktarımına epigenetik denilmektedir. Üst soydan aktarılan travma aktif değildir ancak alt soyda potansiyel olarak mevcuttur. Aktif olması çeşitli çevre koşulları ve deneyimlerle gerçekleşir. Yani yaşanılan bir olay alt soya aktarılmış travmayı tetikleyebilir.
Genetik travma aktarımıyla ilgili olarak Atlanta Emory Üniversitesi bilim insanları, fareler üzerinde deneyler yapmışlardır. Yapılan deneyde erkek fareler öncelikle kiraz çiçeği kokusuna maruz bırakılmış ve kiraz çiçeği kokusuna maruz bırakılan farelere hafif bir şekilde elektroşok verilmiştir. Böylece farelerin kiraz çiçeği kokusundan korkmaları sağlanmıştır. Kiraz çiçeği kokusundan korkmaya şartlandırılan farelerin diğer nesillerinin de kiraz çiçeği kokusu aldıklarında korktuğu ve stres seviyelerinin yükseldiği görülmüştür.
Yeni yeni gündeme gelen aile dizimi terapisi ile atalardan miras kalan travmaların çözümlenmesi amaçlanmıştır. Aile dizimi terapisinde amaç bireyin, travmayı yaşayan aile üyesi ile ilişkisini düzelterek bugünkü sorununu çözmektir. Travmanın kuşaklar arası aktarımındaki döngünün kırılması da diğer bir amaçtır.
Bireyin güvenlik algısını sarsan ve kontrol duygusunu kaybettiren, oldukça ezici ve zorlayıcı yaşam olayları olan travmaları atlatmak için neler yapılmalıdır?
- Yaşanılan travma hakkında konuşmaktan kaçınmamalıdır. Yaşanılan travmayı unutmaya çalışmak, bastırmak ve konuşmaktan kaçınmak sanılanın aksine travmanın etkisini azaltmaz, tam tersine iyileşme sürecinizi uzatır. Yaşanılan travmanın konuşulması ve psikososyal destek aranması, iyileşme sürecine olumlu katkıda bulunur. Bu nedenle psikolojik ve sosyal destek almak çok önemlidir.
- Travmatik olay ile ilişkilendirilen anılar, yerler, durumlar ve insanlardan kaçınmak doğal olsa da travmatik duruma saplanıp kalmanıza neden olabilir. Travmatik olay ve anılardan kaçınmadan yüzleşmek önemli, ancak bunu bir uzman desteği alarak yavaş yavaş yapmak gerekir.
- Yaşanılan travma sonrası insanlardan uzak kalmak ve yalnızlaşmak isteyebilirsiniz ancak bu sorunu daha kötü hale getirir. Başkalarıyla birlikte vakit geçirmek, iletişim halinde olmak ve normal yaşamınıza devam etmeye çalışmak daha iyi hissetmenizi sağlar.
- Travmatize olmuş bir bireyde görülen semptomların doğal olduğunu unutmayın. Bu semptomlar yaşanılan olaya bağlı olarak ortaya çıkan ve iyileşme süreciyle birlikte ortadan kalkacak olan geçici semptomlardır. Dolayısıyla iyileşme sürecinde kendinize zaman verin ve duygularınızın, düşünceleriniz travma sonrasındaki gibi kalmayacağını fark edin. Kendinize anlayışlı ve şefkatli olun. Bu duygu ve düşüncelerin dengelenmesinin biraz zaman alabileceğini kabul edin.
- İyileşme sürecini hızlandırmak için sizi mutlu eden şeyler yaparak zaman geçirin. Örneğin müzik dinlemek, yürüyüş yapmak, geziye çıkmak, arkadaşlarla zaman geçirmek, kitap okumak, spor yapmak vb. gibi.
- Travma ile baş etmek için kötü ve yanlış alışkanlıklar (alkol, uyuşturucu maddeler, sakinleştirici ilaçlar vb.) edinmeyin. Bu her şeyin daha kötüye gitmesine sebep olacaktır.
- Mutlaka bir uzmandan psikolojik destek alınız.
Böylelikle travmanın üstesinden gelinebilir. Sağlıklı ve mutlu yaşamlar dileğiyle…