Kaygılı Çocuğa Nasıl Yaklaşılmalı?
Kaygı ve beraberinde gelişen korku insanların günlük hayatta karşılaştığı doğal duygular. Kaygı ve korku duyguları olmasaydı, insan tehlikelere karşı önlem alma ihtiyacı da hissetmezdi. Yönetebildiğimiz kaygılarımızın sebep olduğu davranışlarımız günlük hayatımızda güvenliğimizi sağlıyor ve yapmamız gereken işleri daha itinalı yapıyoruz. Buradan da anlaşılacağı gibi normal kaygı (yönetilebilen kaygı) insanın yaşamını olumlu etkilemektedir.
Yetişkinler, çoğu zaman kaygı ve korkularını yönetebilmekte, onlarla baş edebilmektedir. Çocuklar ise kaygı ve korkularını yetişkinler gibi yönetememekte ve bundan dolayı da kaygı duygusu çocukların hayatlarını çok çabuk etkisi altına alabilmektedir.
Çocukların kaygıları gelişim dönemlerine göre farklılık gösterir. Ancak kaygı duygusunun temeli aynı olup gerekçeleri değişkenlik gösterir. Bebekte yabancı kaygısı, bebeğin annenin boynuna sımsıkı sarılma davranışını ortaya çıkarır. 2 yaş döneminde çocuk anneden ayrı kalma kaygısı yaşayabilir, bu nedenle çocukta ağlama ve huysuzluk davranışları görülebilir. 4-6 yaş döneminde çocukta oluşan kaygılar ise hayalet, canavar gibi gerçeklik dışı şeyler üzerinedir. 7 yaşından sonraki kaygılar ise gerçeklik temelinde şekillenir. 7 yaş dönemi ve sonrasında kaygı, yaralanma veya doğal afet korkusu gibi vb. duygularla kendini gösterir.
Kaygılı çocukla nasıl iletişim kurmalı ve ona nasıl yardımcı olmalı;
- Kaygılı çocukla iletişim kurarken, onun korkularını güçlendirmeden hislerine saygı duymalıyız. Onunla iletişim halinde iken kontrolün onda olduğunu hissettirmeliyiz. Çocuk yaşam döngüsünde gelişen olay ve durumları kontrol edemediği için kaygılanır, kontrolün kendisinde olduğunu hissettiğinde kaygısı azalacaktır.
- Çocukta stres ve kaygıya sebep olan unsurları ortadan kaldırmaya çalışmak (koruyucu ebeveynlik) kaygılı çocuğa yapılacak en doğru şey değildir. Kaygı yaratan unsurları çocuğun dünyasından uzak tutmaya çalışmak, görmesine ve yaşamasına engel olmak onun kısa süreliğine kendini iyi hissetmesini sağlasa da uzun vadede kaygıyı besleyecek ve kaygı düzeyini arttıracaktır. Çocuğa, kaygısını yönetmeyi öğretmek daha geçerli bir çözüm olacaktır. Böylece çocuk ebeveynlerinin desteği olmadığı zamanlarda da yaşayabileceği farklı kaygıların üstesinden gelebilecektir.
- Ebeveynler olarak olumsuz düşünceleri dile getirmek ve sıkça kullanmak çocukta kaygıyı artırır. Bunun yerine pozitif (olumlu) düşüncelerle destekleyici ve motive edici yaklaşım çocukta kaygıyı azaltır. Burada dikkat edilmesi gereken pozitif ve gerçekçi olmaktır. Örneğin verimli çalışırsa sınavının kötü geçmeyeceğinin sözünü veremezsiniz. Bu gerçekçi değildir. İyi bir insan olup iyilik yaparsa her zaman iyilik göreceğinin de sözünü veremeyiz. Bu da gerçekçi değildir. Gerçekçi ve tutarlı ebeveyn tutumları, neyle ne ölçüde baş edebileceği konusunda çocuğa fikir verir ve çocuğun kaygısının azalmasını sağlar.
- Çocuğun duygularına saygı gösterin, onu ve korkularını anlamaya çalışın. Örneğin ilkokula yeni başlamış ve annesinden ayrılmak istemeyen çocuğun bu kaygısını küçümsemeyin, bu kaygının derinleşmesine de fırsat tanımayın. Onunla empati kurun, onu anlamaya çalışın ve neden kaygılandığını fark etmesine yardımcı olun, bu kaygısını yönetmede ona destek olun ve bu durumla yüzleşme konusunda onu cesaretlendirin.
Ebeveyn olarak vereceğiniz mesaj şu: “Korktuğunu biliyorum, bu normal bir durumdur, ben de senin yerinde olsam aynı duyguları yaşardım. Yanındayım ve birlikte bunun üstesinden gelebiliriz.”
- Kaygılı çocukla yönlendirici sorular sorarak iletişim kurmayın. Çocuğun duygularını ve hislerini ifade etmesine müsaade edin, aceleci davranmayın sabırla duygularını ifade etmesini bekleyin. Duygularını ifade etmeye başladığında onu yargılamadan dinleyin ve anlamaya çalışın. Örneğin “Sınavda başarısız olmaktan korkuyor musun? şeklinde bir yönlendirici soru yerine, “Sınavla ilgili neler hissediyorsun veya sınavla ilgili neler söylemek istersin.” diye bir soru sormak daha doğru olur.
- Ses tonunuz ya da davranışlarınızla çocuğun kaygı ve korkularını pekiştirmeyin. Çocuklar beden dili ve ses tonu okuma konusunda yeteneklidirler. Onlar söylemlerinizin ne ifade ettiğinden ziyade, sesinizin tonundaki veya söylemlerinizin satır aralarındaki korku ve endişeyi sezebilirler. Örneğin havlayan bir köpeği görünce korkma ben korkmuyorum diye bağırmak yerine sakin kalmak, çocuğun yaşayacağı kaygıyı azaltmada daha etkilidir.
- Çocuğun kaygısını tolere etmeye yönelik davranışlarını takdir edin veya onayladığınızı ona hissettirin. Bu pekiştirmeniz, çocuğun kaygılarını yönetme becerisini geliştirmesine yardımcı olacaktır.
- Kaygı süresini kısa tutmaya çalışın. Örneğin diş hekimine gitmekten korkan bir çocuk için, diş hekiminden alınan randevu zamanını günler veya saatler öncesinde çocukla paylaşıp kaygı süresini uzatmak yerine, randevu saatine az bir zaman kala paylaşmak kaygı süresini azaltacaktır.
- Kaygı unsurlarını çocuğunuzla birlikte gözden geçirin. Bu çalışma, kaygı durumu gerçekleştiğinde çocuğun ne yapması gerektiğine yardımcı olacak ve kaygısıyla baş etmesini sağlayacaktır.
Örneğin ayrılık kaygısı yaşayan çocuğunuzla, okul çıkışında ebeveynini görememe durumunda yaşayacağı duygular üzerine ve ne yapması gerektiği konusunda konuşabilirsiniz.
“Annen gelmediğinde ne yaparsın?’
“Öğretmenime söylerim.”
“Öğretmenin ne yapar?”
“Annemi arar ve o gelene kadar benimle bekler.”
Olumsuz senaryolar için bir plan oluşturmuş çocuklar kendilerini daha az kaygılı hisseder.
- Kaygı yönetiminde çocuğunuza rol model olun. Çünkü çocuk kendisine söyleneni değil, kendi gördüğünü yapar. Kaygılı çocuğa yardım etmede en doğru ve etkili yöntem ona rol model olmaktır. Çocuk birçok konuda olduğu gibi kaygı konusunda da ebeveynin kaygıya olan yaklaşımını örnek alacaktır. Bu nedenle öncelikle ebeveynin kaygıyı yönetebilmesi önemlidir. Eğer ebeveyn kaygı yönetiminde yeteriz ise uzmanlardan destek almalıdır.
Unutmayalım ki çocuk ailenin semptom taşıyıcısıdır. Kaygılı ebeveynlerin çocuklarında kaygı görülmesi çok yüksek bir orandır.