BEBEKLERDE GÜVEN VE GÜVENSİZLİK DUYGUSU
Bebekler güvensizlik duygusunu doğuştan taşımazlar, ancak çevrelerinden aldıkları mesajlar ve deneyimledikleri etkileşimlerle bu duyguyu zamanla öğrenirler. Güvensizlik duygusu, bebeğe bakım verenlerin tutumlarına, çevresel faktörlere ve bebeğin yaşadığı deneyimlere bağlı olarak gelişir. Bebeklik döneminde güven ve güvensizlik duyguları iç içedir ve bu duyguların temelleri, hayatın ilk birkaç ayında atılmaya başlar.
Erik Erikson Psikososyal Gelişim Teorisinde, bebeklik dönemini “temel güvene karşı güvensizlik” evresi olarak tanımlar. Bu evre, bir bebeğin hayatındaki ilk 12-18 aylık dönemi kapsar. Bebekler, bu dönemde çevreleriyle ilgili temel bir güven ya da güvensizlik duygusu geliştirmeye başlar. Erikson’a göre, bebeğin güven duygusunu kazanması için, bakım veren kişinin tutarlı, sevgi dolu ve duyarlı bir şekilde bebeğin temel ihtiyaçlarına yanıt vermesi gerekir. Bu yanıtlar, bebeğin kendisini güvende hissetmesini sağlar. Böylece bebeğin, dünya ve insanlar hakkında olumlu bir temel inanç geliştirmesine katkıda bulunur.
Örneğin:
- Güven Duygusu: Aç olduğu için ağlayan bebeği annesinin kucağına alıp sakinleştirmesi ve onu emzirmesi, bebeğe “Benim ihtiyaçlarım karşılanıyor; dünya güvenilir bir yer.” mesajını verir.
- Güvensizlik Duygusu: Eğer bebek ağladığında sürekli görmezden gelinir, ihtiyaçları tutarsız bir şekilde karşılanır ya da tamamen ihmal edilirse bebeğe “Kendisinin güvende olmadığı ve dünyanın güvenilmez bir yer olduğu mesajı verilir, bebekte güvensizlik duygusunun ilk tohumları atılmış olur.
Bu temel deneyimler, çocuğun sonraki yaşamında, ilişkilerinde ve çevresiyle etkileşiminde güven veya güvensizlik duygularını taşımasına neden olacaktır.
Bebek güvensizlik duygusuyla ilgili ilk deneyimini anne rahminden ayrılıp dünyaya gözlerini açtığında yaşar.
GÜVENSİZLİK DUYGUSUNUN ERKEN GELİŞİM EVRELERİ
- Doğum Sonrası İlk Aylar
Hayatın ilk aylarında bebekler, temel fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmasıyla çevrelerindeki dünyayı algılarlar. Bu süreçte güven veya güvensizlik duyguları şekillenmeye başlar. Örneğin, bir bebeğin açlık, anne ile tensel temas, temizlik ya da rahatsızlık gibi ihtiyaçlarına zamanında ve uygun bir şekilde yanıt verilmediğinde, bebeğin stres düzeyi artar ve buna bağlı olarak bebeğin beyninde olumsuz duygusal bağlantılar oluşur.
- Ayrılma Kaygısı
Bebekler genellikle 6. ve 8. aylar arasında ayrılma kaygısı yaşamaya başlarlar. Bebeğin yaşadığı bu olumsuz duygu durumu, bakım veren kişiden ayrılma korkusudur ve güven duygusunun doğrudan bir yansımasıdır. Eğer bebek, bakım vereninin geri döneceğine dair bir güven geliştirmişse, bu ayrılma kaygısı daha kolay yönetilebilir hale gelir. Ancak, eğer bebek sık sık yalnız bırakılıyor, ihmal ediliyor ya da tehdit edici durumlara maruz kalıyorsa, bu kaygı yerleşik bir güvensizlik duygusuna dönüşür. Ayrılık anksiyetesi geliştirmiş çocuklar; aileden ayrılıp okula gidemez veya daha sonraki yaşantılarında aileden ayrılıp evlenemezler. Bunun temelinde ise bebeklikte geliştirdiği güvensizlik duygusu vardır.
- Etkisiz Tepkiler ve İhmal
Bakım veren kişinin tutum ve davranışları, bebeğin dünyayı nasıl algıladığını derinden etkiler ve belirler. Bebekler, duygu düzenlemelerini ve güven algılarını yetişkinlerin tepkilerine göre öğrenirler. Örneğin:
- Eğer bir bebek ağladığında sürekli olarak görmezden gelinirse bebekte kendini güvende hissetmeme ve yalnızlık hissi gelişir.
- Yine annenin stresli, öfkeli veya aşırı kaygılı davranışları, bebeğin çevresini tehdit edici bir yer olarak algılamasına neden olur. Bundan dolayı bebeğin bakımında babaların, anneye destek olması ve anneyi rahatlatması gerekir. Anne bebek bakımı konusunda uzmanlardan eğitim ve destek almamış ise ilk bebeğinin bakımında çok stresli, kaygılı olabiliyor. Bebeği huzursuz olduğunda annenin strese girmesi, bebeğine kötü bir şey olacak kaygısını yaşaması, bebeği de huzursuz eder. Huzursuz olmuş bir bebek anneyi emmeme, uykusuz kalma gibi tepkiler verir. Bu durumda, annenin daha çok stresli olmasına sebep olur. Bir de anlayışsız bir eş varsa “bir bebeği susturamadın” gibi bir tepki veriyorsa bu da yangını körüklemek olur.
GÜVENSİZLİK DUYGUSUNUN KAYNAKLARI
- Tutarsızlık
Bakım verenin bebeğin ihtiyaçlarına bazen duyarlı bazen ilgisiz davranması, bebekte bakım veren yetişkine güvenilmeyeceği algısı oluşturur. Bu durum ergenler için de böyledir. Ebeveynlerin tutarsız davranışları ergenlerde, ebeveyne ve insanlara karşı güvensizlik hissi oluşturur. Ergene, insanlar güvenilmez, her an tetikte ol mesajı verir.
- Olumsuz Deneyimler
Fiziksel veya duygusal ihmal, erken çocuklukta büyük bir travma yaratabilir. Bebek, sevgi ve şefkat eksikliği yaşadığında, güvensizlik duyguları hızla gelişebilir. Anne ile tensel temastan mahrum kalan bebek (annenin kokusunu, sıcaklığını, anne sütünü alamayan) fiziksel olarak ihmal edilmiş olur. Ayrıca, ailede sürekli stres, kavga ya da olumsuzluk ortamı, bebeğin kendini tehdit altında hissetmesine neden olur. Annenin duygusal yokluğu veya eksikliği bebekte duygusal ihmale sebep olur.
- Travmalar
Ani ve beklenmedik olaylar (örneğin bir hastalık, ayrılık, ya da fiziksel istismar) bebeklerde derin bir güvensizlik hissi yaratabilir. Bu tür deneyimler, özellikle bebeklik döneminde yaşandığında, bebeğin güvenli bağlanma geliştirmesini de olumsuz etkiler.
GÜVENSİZLİK DUYGUSU İLE BAŞ ETME
Erken dönemde güven ve güvensizlik duygularının dengelenmesi mümkündür. Örneğin, bakım veren kişi duyarlı bir şekilde bebeği sakinleştirir, ihtiyaçlarını özenle karşılar ve onunla sıcak bir ilişki kurarsa, bebekte oluşan güvensizlik duyguları hafifletilebilir. Ayrıca, bebeğin düzenli bir rutine sahip olması, güven duygusunu destekleyebilir. Bu nedenle, hayatın ilk yılları, güven temellerinin atılması açısından kritik bir dönemdir. Sevgi dolu, tutarlı ve duyarlı bir bakım, bebeğin dünyayı güvenilir bir yer olarak algılamasına yardımcı olur. Bu süreçte anne, baba ve diğer bakım verenlerin duyarlılığı, bebeğin sağlıklı psikolojik gelişimi için hayati öneme sahiptir.